Dünya Müslüman Âlimler Birliği, Ali Cuma’nın Fetvasını Ret ediyor, Ezher’in Kurumlarını ve Âlimlerini Bu Fetvanın Saçma Olduğunu Açıklamaya Davet Ediyor.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği, Mısır diyarı eski müftüsü Ali Cuma’nın Allah’ın mahrem kıldıklarını çiğneyen, hakikati saptıran ve İhvan’ı sahtekârca karalayıp haricilikle niteleyen sözlerini duymuştur. Müftü, Haricilerin ashabı günahlarından dolayı küfürle suçladığını, tevil yaparak Müslümanların öldürülmesini ve mallarının talan edilmesini meşrulaştırdıklarını, cemaate katılmayı terk ettiklerini ve imamların arkasında namaz kılmadıklarını biliyor. Haricilerin yönetime ve iktidara karşı haklı hiçbir delilleri olmadan isyan ettiklerini, kanunları çiğnediklerini ve yolları kestiklerini de iyi bilmektedir..
Bu özelliklerin hiçbiri İhvan Hareketi’nde yoktur. İhvan hareketi Müslümanları küfürle suçlamıyor. Müslümanların cemaatlerine katılmayı terk etmiyor. Yönetimi gasp eden yöneticiye de isyan etmiyor. Onlar görüşlerini barışçıl gösterilerle açıklıyorlar. Barışçıl gösteriler; iktidarın gasp edilmesine karşı, Mısır halkının üzerinde uzlaştığı tepki biçimlerinden birisidir. Ayrıca göstericilerin tümü de İhvanı Müslimin mensubu değildir. Aralarında Hıristiyanlar dâhil, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan şerefli insanlar var.
Eski müftü, sapık inançlarından yola çıkarak gösterici halkın, öldürülmesi ve vurulması konusunda fetva vermiştir. Müftü daha da ileri giderek, Resulullah’ın ve evliyanın çatışmalarda göstericileri vuranlarla beraber olduğu yalanını da uydurmuştur. Bu konuda rüya gördüğünü söyleyerek fetvasını meşrulaştırmıştır.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği, İhvanı Müslimin Hareketini savunmak için değil; hakkın, hakikatin ve şeriatın gereği olarak eski müftünün bu garip fetvasını reddediyor. Cenabı Hakk’a ve Resulüne yalan isnat eden bu garip ve saçma fetvayı reddetmeyi bir görev addediyor. Güvenilir ve bilinen İslam âlimlerinden hiçbiri böyle saçma bir fetva vermemiştir. Bu saçma fetva’yı Cenabı Hakkın, Ali İmran suresinin 78. ayetindeki şu ifadesi tam olarak tanımlamaktadır. “Iddialarına, gerçeği bildikleri halde Allah katında delil getirenler, Allah’a yalan yüklüyorlar, isnat ediyorlar.”
Müftünün bu fetvası; hiçbir fıkhi ilkeye ve yönteme dayanmıyor. İslam hukukunda, kadim ve güncel İslam tarihi geleneğinde böyle bir fetvanın, benzeri yoktur. Müftünün bu sözleri, çağımızın fıkıh ve fetva tarihine saçmalığın örneği olarak girecektir.
Ali Cuma’nın, gösterilerde veya kavgalarda askerlerin göstericileri vurmasını ve öldürmesini caiz kılan fetvasının bir benzerini hiçbir İslam âlimi vermemiştir. Hatta İslam âlimleri, silahlı olarak başkasının evine girip ev sahibine saldıranı veya onun kıymetli eşyalarını gasp etmeye çalışan bir saldırganın, saldırı esnasında güvenlik kuvveti tarafından vurulmasını caiz görmemiştir. Silahlı bir saldırgana nasıl davranılması gerektiği konusunda İslam âlimleri şu fetvayı vermişler:
“Öncelikle çatışma esnasında, silahlı saldırganı engellemek için olabildiğince korkutmak gerek. Yeterince güç ve kuvvet varsa, vacip olan, saldırganı yakalamaktır. Silahlı saldırganı yakalama ve durdurma imkânı olduğu halde, bu yönteme başvurmadan vurmak ca,iz değildir. Silahlı saldırgan jopla durdurulabiliyorsa, jopla durdurmak gerek, bu imkânı kullanmadan saldırganı vurmak ve ona karşı kılıç kullanmak caiz değildir. Saldırganın saldırısı engellenemiyorsa, öncelikle ayaklarından ve ellerinden vurularak durdurulmalı. Saldırganın eylemi bu şekilde engellenebiliyorsa, bu yöntemi kullanmak gerek. Bu imkânları kullanmadan saldırganı doğrudan doğruya vurmak ve öldürmek caiz değildir. Saldırganın saldırısı jopla durdurulamıyorsa; kılıç, ok veya tüfek kullanmak zorunluluğunun olduğu hallerde; öldürme kastı olmadan, sadece saldırganı durdurma amacıyla silah kullanılabilir. Önemli olan saldırganın saldırısında kullandığı silaha ve saldırı biçimine daha hafifiyle karşılık vermektir. Daha ağırı ile saldırıyı durdurmaya çalışmaya başlanmamalı.” Bu ilkeler, İslam hukukunun Allah’ın şeriatine göre düzenlediği kesin hükümlerdir. Bu hükümler, keyfi olarak dünyanın veya bir grubun hoşuna gidilsin diye düzenlenmemiştir.
Müftü Ali Cuma’nın verdiği bu fetva, şer’i ve kanuni olarak öldürmeyi ve kan dökmeyi tahrik etmektedir, kışkırtmaktadır. Buhari’nin İbn Ömer’den rivayet ettiği hadisi şerifte Resulullah (a.s):” Bir Müslüman, Allah’ın haram kıldığı kanı dökmedikçe, güvenlikte olur” hükmüne tamamen muhalif bir fetvayı eski mısır müftüsü vermiş bulunmaktadır.
Ayrıca, Nesai’nin İbn Ömer’den rivayet ettiği bir diğer hadisi şerifte Resulullah (a.s.):”Bir Müslüman insanı öldürmek Dünya’nın düzenini bozmaktan daha kötü bir fiildir” diye, buyurmuştur.
Aynı durumu, Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:”Kim ki bir kişiyi, haksız yere işlediği bir cinayet veya yeryüzünde çıkarttığı bozgunluktan dolayı değil de haksız bir sebepten dolayı öldürürse; bütün insanları yani insanlığı öldürmüştür. Kim ki bir insanı yaşatırsa bütün insanları ve insanlığı yaşatmış ve diriltmiş olur” (Maide:32). Nisa, 93. ayette ise Cenabı Hakk: “Kim kasıtlı olarak bir mümini öldürürse, ebediyen düçar olacağı cehennem azabı ile karşılık bulacaktır. Allah’ın gazabına, lanetine ve şiddetli azabına müstahak olacaktır”, buyurmaktadır.
Ali Cuma, bütün göstericilerin devlete/iktidara isyan ettiği yorumundan yola çıkmaktadır. Bu gerçekleri ve fiili durumu çarpıtmaktır. Bilakis Ali Cuma ve onun gibiler, halkın kendisini seçtiği ve kendisinden razı olduğu meşru iktidara isyan etmişler, yasal yönetimi ilga etmişler, yasal başkanı saklamışlar, onu hiçbir yasaya dayanmadan tutuklamışlar. Halk yasal başkanı ve düzeni korumak için barışçıl gösteriler yapmıştır. Darbe yönetiminin iddia ettiği gibi, göstericilerin hiç birisi silahlı değildir. Silahlı olanlar askerlerdi, polislerdi, baltacılardı. Bunlar ellerindeki silahlarla temiz insanların üzerine kurşun sıkmışlardır. Rabbimiz Allah’tır diyen kitleleri kurşuna dizmişlerdir.
Cuma bey, şunu bilmeli ki, Mısır diyarında, halkın seçtiği başkana isyan edenler ve onu devirenler, yani darbeciler haricidir. Vacip olan halkın seçtiği başkanın yaptığı görevlendirmeleri yürütmektir, ona saygı göstermektir. Meşru başkana itaat etme; Allah’ın şeraitinin bir gereğidir. Bunun böyle olduğunu, kitap, sünnet, ümmetin icması, seçkin, alanın uzmanı sadık İslam âlimleri söylüyor. Cenabı Hakk onlarla birlikte hareket etmemiz gerektiğini Tevbe 119. ayeti kerimede şöyle buyuruyor: “İman edenler; Allah’a bağlanınız, bağlılığı çiğnemekten çekininiz, doğru yani sadıklarla birlikte davranınız”.
Eski Müftü Ali Cuma’nın esas garip olan tarafı; Kahire’de Elfetih camisine sığınanları toplu olarak öldürmeyi meşrulaştırma konusundaki hüsran olarak tanımlanabilecek olan açıklamasıdır. Elfetih camisinde meydana gelen felaketi, Resulullah’ın yaktığı Dırar mescidine benzeterek meşrulaştırıyor. Müftü Cuma Efendi, mutemelen ya unutmuştur, ya da cehaletini unutmazlıktan gelerek saklamaktadır Çünkü Elfetih camisi, ezanın okunduğu ve Allah’ın adının zikredildiği bir büyük camidir, bu camide yıllardır Cuma namazı kılınmakta, insanlar bu camide tevbe ederek Allah’ a dua ediyor, namaz kılıyor. Bu camide yıllardır, Müslümanlar doğruluğu emretme, kötülükten kaçınma ve Allah’ın helallerine ve haramlarına uyma konularında vaaz dinliyor, vaaz veriyor.
Resulullah’ın yaktığı Dırar mescidi ilk günden itibaren, İslam’a zarar vermiştir, küfrü yaymıştır, Müslümanları bölüp parçalama işlevi görmüştür, Resulullah’a ve Allah’ın dinine savaş açanların karargahı olmuştur. Elfetih camisi, nasıl Dırar mescidine benzetilir anlamak mümkün değildir.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği; Ezher’in ilgili kurumlarını, meşayihini, ve seçkin âlimler heyeti üyelerini, eski müftünün bu fetvası konusunda görüşlerini açıklamaya davet ediyor. Çünkü onların sükûtu; bu batıl/saçma fetvayı kabullenmeleri anlamına gelmektedir.
Yüce Rabbimiz, biz Sana, nebilerine, peygamberlerine, meleklerine, makamının gücüne inanıyoruz, güveniyoruz. Senin dinini bozmaya ve kitabınla oynamaya çalışanlara karşı, Sana sığınıyoruz. Bilmediklerini yani cehaletlerini Senin sözleriyle kapatmaya çalışanlara, Sana uydurdukları yalanları atfedenlere, Sana ve resulüne iftira atanlara karşı Sana iman ediyoruz.
Allah’u Teala’dan; bize gerçeği olduğu gibi göstermesini, gerçekle bilinçlenip ona uymamızı; batılı olduğu gibi göstermesini ve ona karşı bilinçlenip ondan sakınmamızı sağlamasını diliyoruz.
İnsanların çoğu bilmese de Allah dilediklerini yapıyor.
الدوحة:8 ذوالحجة 1434ه 8 Ekim 2013 DohaProf. Dr. Ali Karadaği Prof.Dr. Yusuf El-Kardavi Genel Sekreter Genel Başkan Tercüme: Hacı Duran, Kaynak Gösterilme Şartıyla İktibas Edilebilir
Pingback: Dünya Müslüman Alimler Birliği Fetvası – Prof. Dr. Hacı Duran « Ahsen Okyar