Cumhuriyetçi Parti başkan adayı Donalt Trump:”MÜSLÜMANLARIN İSA’YI ÖLDÜRMELERİNİ ASLA UNUTMAM” dedi. Trump bu sözleriyle, Hristiyan dünyanın binlerce yıldır çözemediği Da Vinci şifrelerine yeni bir şifre eklemiş oldu. Cumhuriyetçi başkan adayı, ABD başkanlık seçimleri propagandasını bilindiği gibi, Müslüman düşmanlığı ve nefreti üzerine kurmuş. Bu propaganda ise seçim sonuçlarına bakılırsa başarılı oluyor. Çünkü Trump, Cumhuriyetçi başkan adayları arasında yapılan ön seçimlerde rakiplerinden daha çok oy almaktadır.
Trump’un ön seçimlerdeki başarısı, “İslam korkusu” propagandasının ABD’de başarılı olduğuna işaret etmekle kalmıyor. Aynı zamanda çok saçma ve yalan olduğu herkesçe bilinen bir gerekçeyle Müslümanlara saldırmanın, Cumhuriyetçi seçmenler tarafından özümsendiğine delalet ediyor.
Müslümanların Hz. İsa’yı öldürmüş olması mümkün değil. Çünkü onu peygamber olarak bilirler. O’nun Allah’ın resulü olduğuna Hz. Muhammed’e iman ettikleri gibi inanırlar. Üstelik Hz. İsa zamanında Trump’un anladığı ve kast ettiği manada Müslüman yoktu. O’nun kast ettiği manada Müslümanlar, Hz. İsa’dan altı yüz yıl sonra ilk defa Hicaz bölgesinde ortaya çıktı, dünyamızda varlık göstermeye başladı.
Trump, anlaşıldığı kadarıyla Hz. İsa’ya çok hayran, O’nu çok seviyor ve O’na inanıyor. Böyle bir inancı olmazsa O’nu öldürdüğüne inandığı bir toplumdan bu kadar nefret etmez. Trump’un bu nefreti tarihteki benzer örneklere benziyor. Çünkü, siyasi ve sosyal olarak inşa edilen bir iman her zaman nefrete dönüşür. Haçlı kültürlerinde, modern dönemlerin Marksist ve Faşist sosyal hareketlerinde ve günümüzün özellikle İslam dünyasında ortaya çıkan terörist ve partizan gruplarda sosyal nefrete dönüşmüş dini inançlar Trump’un amaçlarını açıklayabilir. Yani, Trump’un bu tutumu ve ABD cumhuriyetçilerinin malum tutuma verdiği destek, Ortaçağ Haçlı saldırgan değerlerinin siyasi ve duygusal olarak yeniden canlandığına işaret etmektedir.
Fakat işin tuhaf tarafı şudur: Hz. İsa’ya iman etmiş bir adam Hz. İsa’nın kimler tarafından çarmıha gerildiğini ve acı çektirilerek öldürüldüğünü bilmelidir. O’nun bu bilgisinin inançlarıyla çelişmemesi lazımdır. Bilindiği gibi, Hristiyanlık dini inanç olarak, Hz. İsa’nın kişiliği üzerine kurulmuştur. Hristiyanlığın en önemli iman esası Hz. İsa’nın kişiliğini ilahlaştırılmış olmasıdır. Hz. İsa’nın acılarını yaşamak ve o acıyı sürekli olarak duyumsamak bir Hristiyan için en temel dini kuraldır.
Hz. İsa’nın çarmıha gerilme sahnesi, Trump gibi mutaassıp bir Hristiyan tarafından sürekli hatırlanmalı. Çünkü bu onun inancıdır. Ancak Hz. İsa’nın acılarını kutsallaştıran Trump’un bu acıların kimler tarafından O’na çektirildiğini de doğru bir şekilde bilmesi gerekirdi. Trump ve taraftarlarının tutumuna bakılırsa sanki gerçekten Müslümanların Hz. İsa’yı öldürdüklerine inanıyorlar.
Kitabı mukaddeste Hz. İsa’nın zahiren havari görünümünde olan fanatik bir Yahudi tarafından bölgenin putperest Roma güvenlik kuvvetlerine ihbar edildiği yazılmakta. Bütün kutsal Hristiyan metinlerde, Hz. İsa’nın Yahudiler ve Romalılar tarafından işkence edilerek öldürüldüğü anlatılmakta. Hristiyan kiliseler veya cemaatler ise Hz. İsa’ya kimlerin azap çektirdiğini cemaate ve vaftiz olan herkese anlatırlar. Mutaassıp bir Hristiyan olan Trump’un ve taraftarlarının bunu bilmemesi mümkün değildir.
Üstelik Amerikan başkanlık seçimleri geleneklerine göre; başkan adaylarının konuşmaları, uzmanların önerileri doğrultusunda hazırlanır. Uzmanlar hangi konuların propagandada imajlara dönüştürüleceğini araştırmalar sonucunda belirler. Bir başkan adayı aynı anda birçok uzmandan bilgi alır. Ekonomi, din, hukuk, demokrasi, uluslararası ilişkiler ve Dünyanın birçok ülkesi ve halkı hakkında saha tecrübeleri olan uzmanlar başkan adaylarını bilgi bakımından destekler. Dolayısıyla başkan adaylarının sinirlerine ve heyecanlarına yenik düşerek saçma bir açıklama yapma ihtimalleri de çok azdır. Buna rağmen görüldüğü kadarıyla Trump Müslüman düşmanlığı ve nefreti üzerine kurduğu seçim propagandasını tamamen saçma olan imajlarla sürdürmeye devam ediyor.
Trump’un bu ifadesi aynı zamanda Hristiyan inanç ilkeleri açısından da ciddi bir sapmadır. Çünkü Hristiyanlar binlerce yıldır Hz. İsa suretine bürünen Tanrı’nın o dönemdeki Yahudiler ve Putperest Romalılar tarafından çarmıha gerildiğine ve acı çektirilerek öldürüldüğüne inanıyorlar. Yani Hz. Musa’nın karşısındaki Firavunların dini mevkisi Yahudiler için ne ifade ediyorsa; Hz. İsa’yı öldüren Yahudiler ve Putperest Roma güvenlik bürokrasisi aynı statüyü ifade eder. Hatta Hristiyanlar için Hz. İsa’nın katilleri çok daha özel bir itikadi nefretin konusudur.
Birden bire Trump gibi mutaassıp bir Hristiyan lider kalkıyor, Müslümanların Hz. İsa’yı öldürdüğünü söylüyor. Bu duruma, normalde Papa’nın ve günümüzde varlık gösteren diğer Hristiyan din otoritelerin itiraz etmesi gerekiyor. Çünkü konu itikadi olarak önemli bir sapmayı gündeme getirmektedir. Hristiyan kurumların kendi iman esaslarını böyle bir tartışmadan arındırması gerekir. Yani, Trump’un doğru söylediğine inanmak, bir Hristiyanı küfre götürür. Trump’un “Müslümanlar Hz. İsa’yı öldürdü ve onları affedemem” demesi, Hristiyanlığın mukaddes dini metinlerine aykırıdır. Kilise engizisyonu kararlarına bakılırsa, Trump’un Galileo, Bruno veya afaroz edilen Roma-Germen kralları gibi yargılanması gerekir.
Trump’un Hz. İsa’nın Müslümanlar tarafından öldürüldüğünü söylemesi, dini bir inancı sorgulanır duruma getirmiştir. Tarihi şartlar ve bilgilerle kesinlikle uyuşmamakta. Ama buna rağmen Hristiyan otoriteler, bu önermeye itiraz etmedi. Doğum kontrolüne, kürtaja, organ nakline, tüp bebeklere, genetik teknolojilere, modaya, sinema çevrelerine ve Madonna gibi sanatçıların duruşlarına fetva veren Papa’nın Trump’un kendi dinlerine ve inançlarına attığı bu iftiraya sessiz kalması çok ilginçtir.
Trump’un bu ifadesi bilimsel bilgi ile çeliştiği ve aynı zamanda bütün Müslümanları töhmet altında bıraktığı için insan hakları açısından ve siyasetçilerin dürüst olmaları ve yalan söylememeleri bakımından da sorunludur. Görüldüğü kadarıyla Trump açıkça yalan söylemekle kalmamış, yalan uydurmuştur. Devlet adamlarının yalan söylemesi, bilindiği kadarıyla, ABD’de ciddi bir suçtur. Hatırladığım kadarıyla Monika ile kurduğu ilişkide, uçkurunu yönetemeyen Clinton işlediği günahtan dolayı değil; bu günahı yalan söyleyerek inkar ettiği için yargılanmıştı. Bürokratların ve yöneticilerin yalan söylemesi konusunda bu kadar hassas olan ABD kamu geleneğinin Trump’a ses çıkarmaması da manidardır.
Yani özetlersek Amerikan Başkanlığına aday olan Donalt Trump’un “Müslümanları Hz. İsa’nın Katilleri” olarak yargılaması her açıdan sorunludur. Ne Hristiyan inancına, ne ABD siyasi geleneğine ne de bilimsel gerçeklere uygundur. İnsan hakları açısından tam bir katliam kışkırtıcılığıdır. Bütün bunlara rağmen bu propaganda başarılı oluyorsa, insanlığın karşı karşıya kaldığı akıl tutulmasının Hitler dönemindekinden çok daha feci bir duruma geldiğini söylemek gerekir.
Çünkü herkesin yalan olduğuna emin olduğu bir söyleme, karşı taraftakilere duyulan nefretten dolayı rızalık gösterme ve destek verme tutumu aşikar olmuştur. Benzer bir durum İslam dünyasının siyasi söylemlerinde uzun zamandır yaşanıyordu. Yani İslam dünyasının siyasi aktörleri, kendilerine siyaseten karşı çıkan muhalifleri, attıkları iftiralarla çok iğrenç sıfatlarla itham ederler. Her türlü yalan ve iftira yüklü propagandaya başvururlar. Kendilerini eleştirenleri, komünistlik, şeriatçılık, gericilik, vatan hainliği, kafir ve dinsiz olarak damgalayıp suçlarlar. Halkı da ellerinde tuttukları siyasi güçle bu dışlayıcı politikaya inandırırlar. Böylece Müslümanlar sürekli olarak komşularıyla ve dindaşlarıyla çatışma içinde olurlar.
Geldiğimiz noktada kitlelerin yalanlarla inşa edilen propagandaya inanması, insanlığın en önemli krizlerinden birisi olmuştur. Bu durum; feodal, kapitalist, emperyalist, faşist ve totaliter baskılardan, sömürülerden ve iğfallerden çok daha tehlikeli bir süreçtir. Çünkü insanlar yalanları profesyonelce, Hristiyan ve Müslüman farkı olmaksızın inşa edebiliyorlar. Dini otoriteler, sosyal iktidar karşılığında, bu yalanların üstünü örtüp kutsal bir emele dönüştürebiliyorlar.
Donalt Trump’un ABD seçimlerini kazanması; yalanın, kehanetin ve düzenlenmiş sapkınlığın kutsal dini değerleri, temel ahlaki ilkeleri ve yasal rasyonel liberal düzenleri yenmesi demektir. Eğer yalan bu kadar açık bir şekilde seçimi kazanabiliyorsa insanlar çaresiz kalmışlardır. Seçenek inşa etmekten aciz olmuşlardır.
http://eveningharold.com/2016/03/26/donald-trump-says-hes-never-forgiven-the-muslims-for-killing-jesus/
AMERİKAN HALKININ ÇOK BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞUNUN GÜNDELİK İŞLERLE UĞRAŞIP POLİTİKAYLA FAZLA İLGİLENMEDİĞİNİ VE YİNE BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞUN SON DERECE CAHİL OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRSEK BU TÜR BİR YALANIN TEPKİ GÖRMEDİĞİNE İNANABİLİRİZ.
Kendilerince düşman olan müslümanlara karşı cahilide, okumuşuda, din adamıda aynı düşünceleri paylaşıyor. Trump gibiler ise bunu daha aleni yapıyor, dillendiriyor. Belkide de Trump tan daha radikalleri var fakat içindekini şimdilik gizliyor.
Bence müslüman olarak onlardan insaf beklemek, adalet beklemek boşa bir çabadır, fıtrata aykırıdır.
Serkan bey mesele sadece Trump’un müslümanlarda nefret etmesi değildir; asıl önemlisi hiç olmayacak ve söylenmeyecek bir uydurulmuş yalana halkın inanmış olmasıdır
HZ. İSA peygamber Hristiyanlarca bilinen ölüm tarihi m.s. 33 yılındadır ( tabi onlar öyle sanıyorlar) bu cehalet timsali azcık okusa İSA (A.S) zamanında Müslümanlık yoktu. Hak din o vakit İsevilik idi. Müslümanlık yok iken Müslümanlar nasıl İSA PEYGAMBER i öldürecek..
Eğer bir halktan tamamen nefret ediyorsanız, onları görmek istemiyorsanız, zaten gerçeklikten ve hakikatten saptığınız için, yalan uydurmaktan ve gerçekle alakası olmayan algıları inşa etmekten zevk alırsınız. Trump ve destekçilerinin haleti ruhiyesi budur. Bu özellikler bir PKK ve DAİŞ militanında veya makam için rakiplerine iftira atan, daha önce yaptıklarını inkar eden bir politikacıda ve bürokratta da mevcuttur. Allah bizleri bu zalimlere rağmen adaletten ayırmasın