Doğubeyazıt, 1930’dan önce Güneybatı Ağrı Dağı havzasının ilk çağlardan beri en önemli idari ticari ve sanat merkezidir. Eski adıyla Bayazıt olarak kayıtlara geçen bu şehir günümüzde yıkılmış bir viranlık alandır. Bu kentten geriye, İshak Paşa sarayı, bir cami ve bir de Ahmedi Hane ve Arvasilerin kabirleri için yapılan anıt mezarlar bulunuyor.
Bugünkü Doğu Beyazıt kenti, tarihi kentin 8 km batısında dağlardan dökülen aliviyonlar üstüne kurulmuş düzensiz ve sanat değeri olmayan depreme dayanıksız bir kent. Eski kent, dağ yamacına kurulmuş. Bir Roma tiyatrosu gibi batı ufkunda yer alan ovayı seyredermiş.
İshak Paşa sarayı bu kentin , 17 ve 18 yüzyılda yapılmış en önemli mimari eseridir. Fotoğraflarda saray tek başına dağda kurulmuş bir yapı gibi duruyor. Halbuki bu saray; şehri, kalesi, hamamları, çeşmeleri, yolları, köprüleri, idari binaları, çarşıları, atölyeleri, esnaf tezgahları, ahalisi ve vatandaşları dağılmış çökmüş, yıkılmış bir dönemin tanığıdır.
Ağrı dağına tırmanmadan önce bu eski kentin üst harabelerine 2100’rakıma kadar bir tırmanış yaptım. Ünlü şair Ahmed-i Khani’nin mezarında şöyle bir şiir yazdım:
Ahmed-i Haninin Gülü
Geldim gördüm şeyhim
Sarp kayalık şehrini
Ne bir talip gördüm
Ne de bir matlu
Bakındım durdum
Orada burada, kaya inlerinde
Ne bir zikir gördüm
Ne de bir zakir
Aradım gülünü
Gül bahçelerinde
Ne bir pınar gördüm
Ne de bahçıvan
Kalmamış geriye senin şehrinden
Ne bir sokak ne bir çarşı ne pazar
Her şey söylediğin gibi toz duman
Fena fil alem olmuş bütün mekan
Virane kent Bayazıt’tan selamlar
Efsanelere Sığmayan Dağ
Ağrı dağına tırmanışı dört aşamada üç günde tamamlandım elhamdülillah. Bu süre içinde yaklaşık olarak toplam 23km yol yaptım. 3 km yüksekliğe çıktım. Normalde bir kişi bir günde 30-40 km yol yapar. Ancak yükselen yamaçlarda, bu böyle olmuyor. Yükseldikçe daha yavaş ve daha küçük adımlarla yürümek zorunda kalıyorsununuz. Bir müddet sonra uzay filmlerindeki gibi çok yavaş hareket ederek tırmanmaya başlıyorsunuz. Normalde bir saatte alacağınız yolu beş saatte alabiliyorsunuz. Toplam üç gün ve iki gecede yürüyüş tamamlandı. Üçüncü gün zirve tırmanışı başlıyor. Kamptan zirve buzuluna 8 km yürüdük. Son yürüşe gece saat birde başladık. Gün doğumunda dağın zirvesine ulaştık.
Dağ ziyaretçilerini her zaman cömert karşılamaz. Yükse fırtınalar belli bir aşamadan sonra tırmanmaya müsaade etmiyor. Zirvedeki Fırtına’nın sesini uzay filmlerindeki korkutucu sesler gibi duyuyorsunuz. Hava aydınlık, gökyüzü ve zirve berrak ama korkunç bir ses eşliğinde gece başlayacak tırmanışı düşüyorsunuz.
Yani Ağrı Dağının Zirvesini Aydınlık Delik gibi hayal ettim. Korkunç bir ses, gürültü ama o sesi çıkaran bir fail yok. Sanırım Ağrı Dağı Efsaneleri de tamda bu gizemli durumdan uydurulmuş.
Nuh tufanı, Yedi renkli yılan, Ejderha vb bir dizi klasik efsanesi olan bir dağdır. Modern Türkiye’de Yaşar Kemal sosyolojik ilişkileri efsaneleştirdi. Bu efsaneye de Ağrı Dağı Efsanesi ismini koydu. Kurgu film yapıldı. Filmi izleyen ve romanı okuyan veya romana ilgi duyan birçok kimse uzaktan bakınca dünyamızın önemli jeolojik direklerinden olan bu muhteşem dağı filmin ürettiği bir gerçeklik sanıyor. Bundan dolayı ben Ağrı dağına tırmanacağım dediğimde herkes bana Yaşar Kemal’in uydurduğu bu romanı ve filmi hatırlattı. Önce onları okumamı istedi.
Ağrı Dağı tırmanışı çok tezat durumların birlikte yaşanabildiğini insana net bir biçimde hissettiriyor.
Sıcak çöl havasından milyonlarca yıldan kalma bir buz çağına toplam 4200 metrelik bir yükseklik ile ulaşıyorsunuz.
Bundan bir ay önce Fas’ta bulunan Atlas Dağlarına gitmiştim. Amerikan Film Endüstrisi uzay filmleri için Atlas dağlarını sahne olarak kullanıyormuş. Ağrı dağı ve bu dağın havzasını Atlas dağları sahnesi ile karşılaştırdım. Ağrı dağı hem yeraltı buzul akıntısı hem zirve fırtına gürültülüsü ve tamamen canlısız karataş yüzey şekilleri ile korkunç bir duygu veriyor. Bu korkunç durumdan yeşeren hayatı çok net hissediyorsunuz
Ağrı Dağından Selamlar