Geçtiğimiz yılın son Cumartesi günü, Ürdün’ün başkenti Amman’da “Geçmişten Geleceğe Türk Arap İlişkileri” konulu bir çalıştay düzenlendi. Çalıştayın akademik ortaklarından birisi Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarından olan, Stratejik Düşünce Enstitüsüydü. Diğeri Ürdün’de Türkiye üzerine araştırma dosyaları hazırlamakla tanınan ve bu alanda daha önce de çeşitli ilmi toplantılar düzenleyen Münteda Fikri’l-Arabi adlı kuruluştu.
Çalıştaya Türkiye’den ve Ürdün’den konunun uzmanı bir çok politikacı ve bilim adamı katıldı. Arapların Türkçe öğrenmesi, Türk filmleri, Türkiye demokrasisinin örnekliği, Karşılıklı ön yargılar, Ticari ve sınai ilişkiler, Üniversiteler arası işbirliği, Öğrenci ve öğretim üyesi değişimi programları, Ortak tarihi kaynaklar ve Kültür varlıkları enine boyuna tartışıldı. Bu tartışmaların ayrıntılarına bu yazıda girmeyeceğim. Bu yazıda çoğu politikacı, yönetici ve bilim adamı olan Arap katılımcılardan iki tanesinin, Başbakan Tayyib Erdoğan hakkındaki kanaatleri ve ona duydukları hayranlık üzerinde duracağım.
Yermuk Üniversitesi eski rektörü Prof.Dr. Fayiz Khasamene “El-Münteda” adlı dergide Türkiye ile ilgili olarak hazırladığı dosyada Türk mucizesi kavramını kullanmaktadır. Türkiye’nin son yıllardaki başarısını uzun zamandan beri gücünü yitirmiş olan İslam medeniyetinin yeniden doğuşu olarak yorumlamaktadır. Başbakan Tayyip Erdoğan ve ekibinin yitirilmiş umutları yeniden canlandırdıklarını ifade etmektedir. İslam medeniyetinin düştüğü yerden kalktığını söyledi. Arapların Türkiye demokrasisi üzerinde ayrıntılı çalışmalar yapması gerektiğini özetle belirtti. Türklerin modern çağda, Batı medeniyetine karşı, İslamın umudu olacak tarzda önemli başarılar gerçekleştirdiğini ifade etti.
Ürdün’ün Sabık Enformasyon Bakanı Dr. Nebil Şerif, Araplarla Türkler arasındaki kültürel münasebetler üstünde durdu. Dr. Nebil bir Türk mucizesinin gerçekleşmekte olduğunu belirtirken, bu Türk Hareketi’nin Araplar üzerinde çok önemli etkiler bıraktığını belirtti. Bir zamanlar umutlarını, Cemal Abdunnasıra, Saddam Hüseyine, Baas Hareketine ve İmam Humeyniye bağlayan Arapların; şimdilerde Türkiye’nin Başbakanı Sayın Recep Tayyib Erdoğan’a bağlandıklarını yine daha önce yayınladığı bir makalesinden atıflar yaparak dile getirdi. Dr. Nebil, “Arapların Üzerindeki Türk Etkisi” adlı makalesinde, biraz da hayıflanarak Arapların kendi aralarında bir kurtarıcı çıkarmadıklarına yanmakta, ancak Arap gençlerinin; Türkiyeyi ve Türkiye’nin başbakanını kendileri için, örnek alınacak bir kurtarıcı olarak gördüklerini de belirtmektedir.
Türkiye örneğinin ekonomik ve demokratik yönlerini ve Başbakan Sayın Erdoğan’ın yeni kuşak Arap hareketi üzerindeki etkisini, Ürdünlü diğer hatipler de ayrıntılı olarak anlattı. İşin tuhaf tarafına gelince; bir Türk mucizesinden bahseden bu Arap aydınların tümü, Türkiye ile Arap toplumları arasında kültürel münasebetlerin eksik olduğunu belirttiler. Ne Türkler yeterince Arapça biliyor, ne de Araplar Türkçe biliyor. Türkçenin en azında yeni kuşak Araplar tarafından konuşulabilir bir dil haline getirilmesi için, her iki tarafında yapması gereken çok önemli faaliyetler var. Toplantının kapanış konuşmasında Stratejik Düşünce Enstitüsü başkanı Yasin Aktay, bu durumu açıkça deklere etti. Arap katılımcılar ise, dil barajının aşılması için Arap ülkelerinin daha çok çaba sarf etmesi gerektiğini söylediler.