Terör, hiçbir zaman sadece terör eylemini yapan kişi ya da gruptan ibaret değildir. Terör bir sanayidir, bir sektördür. Teknik olarak düzenlenmiş kaynaklardan, kitlelerden ve siyasal faaliyetlerin koordinasyonundan meydana gelir
–Ses getirici kitle imha olaylarında, seçilmiş olan Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa illeri acaba rastgele mi seçilmiştir? Yoksa Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olup da teröre en az prim veren iller olduğu için bir intikam mı söz konusudur?
Terör, hiçbir zaman sadece terör eylemini yapan kişi ya da gruptan ibaret değildir. Terör bir sanayidir, bir sektördür. Teknik olarak düzenlenmiş kaynaklardan, kitlelerden ve siyasal faaliyetlerin koordinasyonundan meydana gelir. Ciddi bir sermaye, istihbarat ve yönetim bütün terör organizasyonlarının arkasında vardır. Bütün terörist faaliyetlerde; teröristler, terör eylemleri sonucunda ölenler, siyasi ve ekonomik güçlerini yitirenler ise figüran olarak işlev görür.
Suriye olayları başladığında ve Türkiye açık kapı, yani kontrolsüz mülteci göçü politikası izlediğinden beri, Güneydoğu Anadolu bölgesinin terörün içine çekileceği ihtimali her zaman vardı. Çünkü benzer bir durum daha önce Pakistan’ın Afganistan sınır bölgelerinde yaşanmıştı. Maalesef yeterli tedbir alınmadı ki bu acı olaylar bölgemize sıçradı.
Genç nüfusun ve işsizliğin yoğun olduğu ve ciddi bir eğitim politikasının izlenmediği bütün toplumları terörize etmek mümkündür. Çünkü günümüz iletişim teknolojileri, örgütlenme araçları ve ikna metotları örgütlü fitne mekanizmalarına bu imkânı vermektedir. Sözünü ettiğiniz bu illerimizin tümünde genç nüfus Türkiye ortalamasının çok üstündedir. İşsizlik oranı yüksektir, eğitim yetersizdir. Bölge hakkındaki istatistikler bu durumu ortaya koymaktadır. Konunun etnik, dini ve mezhebi argümanlarla doğrudan bir alakası yoktur. İnançlar ve kültürel imajlar ikna sürecinde yani insanları terör organizatörlerinin amaçları doğrultusunda yönlendirme faaliyetlerinde sadece birer araç olarak kullanılır. İnançlar, etnik hayaller ve hamasi beklentiler ham madde işlevi görür.
Bu iller, Suriye mültecilerinin doğal sığınık alanları haline gelmiştir. Yalnız Hatay ve Kilis’i de bu kapsamda düşünmek gerekir. Bu bakımdan, Türkiye’nin barışını ve huzurunu istemeyen ve Türkiye’yi düşman olarak düşünen bütün terör organizatörlerinin bölgeyi şiddet ortamı içine çekmesi çabası içinde olabilirler. Bundan dolayı bölgedeki terörist faaliyetlerinin artması rastgele bir seçim değildir. Kasıtlı ve bilinçli bir seçimdir.
Ayrıca tarihi şartları düşündüğümüzde de bölgenin Suriye’den gelen kültürel ajitasyonlara açık olduğunu söyleyebiliriz. Bunun tersi de doğrudur. Bu insanların arasına bundan doksan sene önce siyasi ve kültürel sınırlar konduğunu unutmamak lazımdır. Bundan iki yüz sene önce kışın Şam ve Halep’te konaklayan göçerler ve yörükler, yazın Çankırı, Eskişehir ve Konya’ya göç ederlerdi. Bölgenin insan ve kültür coğrafyası hala tarihi izlerini korumaktadır.
– Şanlıurfa’daki patlamadan 90 saniye sonra Ankara ODTÜ’de yürüyüşe geçen gençlerin elindeki pankartta “Suruç’da Katliam Yapılıyor” ibaresi yazılı pankart ne zaman ve kimler tarafından yaptırılmış olabilir?
Bu sorunuz, yukarıda söylediklerimi doğrulamaktadır. Çünkü terör eylemini planlayanlar, aynı zamanda teröre verilecek kitlesel tepkiyi de önceden tahmin ederek, onu da kendi amaçları doğrultusunda yönetirler, düzenlerler. Geçenlerde Facebook’taki hesabımda bu durumu şu şekilde ifade etmiştim: “Teröristler çağdaş toplumun tapınak cellatlarıdır. Çünkü bütün insanları korkutmak, heyecanlandırmak, coşturmak ve bilinçsiz bir eyleme yönlendirmek üzere; kim olduklarını bilmedikleri insanları kurban ederler, topluca öldürürler”. Bu şekilde düşünen terör organiztörleri, eylemin kendisinden ziyade eylemle ilgili algıları öncelikle yönetmeye çalışırlar, Onları yönlendirirler.
Teröre karşı gösterilen tepkilerin biçimi burada çok önem kazanmaktadır. Mesela 11 Eylül 2001 ikiz kulelere yapılan terörist saldırıdan sonra, ABD’de teröre gösterilen tepkiyle, Suruç terör eyleminden sonra Türkiye’de terör gösterilen tepkileri karşılaştırdığımızda önemli farklar görmekteyiz. Veya daha önce Hatay’daki terör saldırısına gösterilen tepkilerin biçimini de bu minvalde değerlendirmek gerekir. Yahut polislere ve askerlere yapılan terörist saldırılara gösterilen tepkileri de bu şekilde düşünebiliriz. Türkiye’deki bütün terörist eylemeler, teröristlere hizmet edecek şekilde, siyasi partiler ve medya tarafından tartışmaya açılıyor. Gazete manşetleri ve siyasi parti demeçleri teröristlerin bombalarının şiddetini arttırmaktadır. Bu çok ilginç bir durumdur.
ABD kendi imajını ve halkını tehdit eden terör saldırısını çok ustaca yönetti. Ülkenin ve toplumun ulusal çıkarları için terörle mücadele politikasını temel bir argümana dönüştürdü. Düşmanların Afganistan’da, Somali’de, Irak’ta ve İslam ülkelerinde üslendiğine kamuoyunu inandırdı. Bu argümanı kullanarak tedbirlerini aldı. Ve kendine yönelen Antikapitalist olsun, İslami olsun veya milli olsun hiç fark etmez; bütün nefretleri ve refleksleri kendi kendine saldırtacak şekilde manüpüle etmeyi ve yönlendirmeyi bilimsel yöntemleri kullanarak başardı.
Bundan dolayı 2000’li yıllarda ABD’ye yönelen terör, daha sonra Müslüman halkların barışına yönlendirildi. Ve bu proje gördüğüm kadarıyla başarıldı. Bugün kendilerine batılı ülkeler ve onların bölgedeki aktörleri tarafından lojistik destek sağlanan İŞİD ve PKK gibi terör örgütleri kendi halklarına saldırıyorlar. Birbirleriyle savaşıyorlar. İngilizler bir zamanlar Amerikan yerlisi Kızılderilileri kabile asabiyeti ile kışkırtarak silahlandırmışlardı. Ve bu yöntemle Kızılderililer yok edilmişti. Mesela Ortadoğu petrolleri ABD ve Batı’da o ülke halklarının refahı için tüketiliyor. Ortadoğu’da terörün ham maddesi olan insan kaynakları ise terörist organizasyonlara işaret ettiğiniz gösteriler ve haberlerle kanalize ediliyor. Böylece Müslümanların uydurma kimliklerle birbirlerine saldırması sağlanıyor. Yani İslam ülkeleri ve bölgemizin halkları, terörün ve enerjinin ham maddesi olarak kullanılıyor. Bugün yaşadığımız kaos bu sürecin bir sonucudur.
Ama yukarıda sözünü ettiğim ve temelde Türk toplumunun refahına, barışına ve milli egemenliğine yönelen terör eylemlerine gösterilen tepkilere baktığımızda durum çok daha vahimdir. Çünkü terörist eylemlere, teröristlerin istediği şekilde tepki veriliyor. Gazetelerin manşetleri, sosyal medyada dolaşıma konan sloganımsı haberler, politikacıların ve devlet erkânının demeçleri tam da teröristlerin istedikleri gibi sunulmaktadır. Maalesef bu durum halkı teröristlerin amaçları doğrultusunda yönlendirmektedir. Kaosu kitselleştirmektedir. Dolayısıyla ODTÜ’de sözünü ettiğiniz gösteriyi düzenleyenlerin arkasındaki karanlık odaklarla, Suruç katliamını gerçekleştiren karanlık odaklar muhtemelen aynı iletişim ağı tarafından yönetiliyorlar. Yani Suruç’taki terör eylemi; siyasi parti demeçleri, gazete başlıkları ve çeşitli örgütler tarafından düzenlenen gösteriler tarafından inşa edilen söylemle birlikte yeni terör eylemlerinin alt yapısını hazırladı.
-Bu kadar kısa bir süre içerisinde bu kadar öğrenci grubu nasıl bir araya gelebildi?
Türkiye vatandaşları mantıksal davranma konusunda maalesef yeterince eğitim almıyorlar. Bundan dolayı duygusal davranma eğilimi yüksek olan bir toplumuz. Gençler bu konuda kışkırtılmaya daha da açıktır. Çok kolay hayranlık duyarız. Kahraman bildiklerimize çok kolay kanarız. Tarihsel metaforlara ve dolaşıma konan idollere taparcasına hayranlık duyan kitleler az değildir.
Grupsal ve partizan fanatizm bizim toplumumuzda çok yaygındır. Birçok kişi sadece kendi grubunun ve partisinin Türkiye’yi kurtaracağına inanıyor. Bu çok yanlış bir inançtır. Gerçekçi değildir. Partiler ve gruplar ise birbirleriyle yaptıkları rekabette sürekli şiddet dilini kullanıyorlar. Partiler halkı Türkiye’nin barışı, kalkınması, gelişmesi için yönlendirmiyor. Halkı kendilerine fanatik bir şekilde bağlanacak şekilde sürekli algı oluşturuyorlar, manipülasyon yapıyorlar. Bu tutum siyasi aktörlerin terör eylemlerini mantıksal olarak yorumlayıp değerlendirmelerine engel olmaktadır.
Bundan dolayı kitleleri sokağa dökmek zor değildir. Bu gençlerin tümünü, sözünü ettiğimiz karanlık odaklarla, yani terör organizatörleriyle, bilinçli bağları olan kitleler olarak düşünmeyiniz. Sonuçta her türlü eyleme kolayca ısındırılacak bir gençlik kitlesi varsa, savaş yamyamları ve terör ağları bunları kolaylıkla manüpüle eder ve sokağa döker. Çünkü amaç terörü tırmandırmaksa, teröre karşı, terörist tepkilerin verilmesi sağlanır. Maalesef bu olay da aynen böyle olmuştur.
Terörist duygular ve eğilimler pornografik duygular gibidir. Hatta pornografik kışkırtıcılıktan daha çok şehvet uyandırır. Bundan dolayı kışkırtıcı kadın ve erkek bedenleriyle İŞİD veya PKK militanlarının görüntüleri ve hırçın eylemleri medyada bir arada sunulur. Çünkü ikisi de birbirini destekler. Konu sanıldığı gibi Kürtlük ya da Müslümanlık değildir. Bu değerlerin ideolojikleştirilen muhayyel imajlarıdır. Dikkat edilirse terör gruplarında aktif eylem yapanlara bakıldığında hiçbirisinin yaşam öyküsünde ciddi bir eğitim ve yaşam beklentisi göremezsiniz, Hepsi şöhret arzusu çok yüksek olan ama bunu kendi imkânlarıyla başaramayan insanlardır. Bundan dolayı terör örgütleriyle kendilerini özdeşleştirerek tatmin edilemeyen kahramanlık arzularını onlar adına fedakarlık yaparak sağlamaya çalışırlar.
-Patlamadan 2 dakika sonra bir Alman Haber kanalı olayı dünyada herkesten öce duyurdu. Bu kadar büyük bir haber ağı olan ajanslar dururken, böylesine küçük bir ajans bu haberi nasıl ve kimlerden almış olabilir?
Sorduğunuz soruya göre düşündüğümüzde, Suruç katliamı küresel terör ağları organizatörleri tarafından düzenlenmiş olabilir. Ancak şunu da belirtelim, bölgede uzun zamandır küresel basın kuruluşları çok sayıda eleman bulunduruyor. Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da çok uluslu basın ve istihbarat kuruluşlarının paralı elemanları muhtemelen vardır.
Şunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Olaydan bir dakika sonra birisi eylem görüntüsünü çekip sosyal ağlarda paylaşmış olabilir. Suriye iç savaşını, Irak iç savaşını ve benzeri intihar eylemlerini canlı bir şekilde izleyebiliyoruz. Zaten eylemi planlayanlar, aynı zamanda eylemin filmini de çekip basın kuruluşlarına online servis ederler. Haber olmayan bir eylem terörist eylem değildir. Çünkü teröristler kitleleri korkutmak, kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmek için, hiç tanımadıkları ve bilmedikleri insanları kurban olarak seçerler ve öldürürler. Onların hedefleri öldürdükleri adamlar değildir, oturan ve izleyen kitlelerdir, insan yığınlarıdır.
Dolayısıyla haberi önce yayınlamış olma genel fotoğrafla ilgili fazla bir şey değiştirmiyor. Zaten terör eylemine iktidarda olan olmayan bütün siyasi aktörler, tam da teröristlerin istediği gibi tepki gösterdiler. Gazeteler onların istediklerinin çok daha fazlasını yaptılar.
-Patlamadan 30 dakika sonra bir televizyon kanalı canlı bombanın Adıyamanlı olduğunu ve kimliğini açıklıyor. Oysaki, olaydan iki gün geçmesine rağmen hala canlı bombanın kim olduğu konusunda kesin bir delil bulunamamıştı. Bu kişinin kimliğini bu televizyon kanalı kimden ve nasıl elde edebilmiş olabilir?
Bu krimonolojik bir soru. Ciddi manada bilgi ve belge incelemesi yapmak gerekir. Teröristin kendi kimliği ile bu eylemi yapmasında özel bir maksadı olup olmadığını bilemeyiz. Ayrıca söz konusu teröriste ait bir DNA testinin de yapılmış olması gerekir. Benim bunlar hakkında bir bilgim yoktur.
Ancak her terör eylemi bizzat terör eylemini düzenleyen organizasyon tarafından sürekli olarak meçhul bir imajla dolaşıma sokulur. Çünkü eylemi yapanların veya canlı bombaların belirsizleştirilmesi, karmaşayı daha da arttırır.
Terör organizatörleri şeytan gibi davranır. Şeytan her taşkınlığın, kuralsızlığın, saldırganlığın, haksızlığın arkasındaki güçtür. Ama buna rağmen somutlaştırılıp fotoğraflanamaz, net bir şekilde tanımlanamaz. Terör organizatörleri de kendilerini bütün toplumsal kesimlere ulaştırmaya çalışır, hepsini etkilemeye çalışır; ama kendi gücünü arttırdıkça, egemenliğini sağlamlaştırdıkça kendini daha da belirsizleştirir. Çünkü siyasi söylem ve kamuoyu fanatizme, nefrete ve ön yargıya göre davrandıkça kendiliğinden şeytanlaşmıştır.
Terör organizatörleri münafıktır. Her şeyi şüphede bırakacak şekilde düzenlerler. Bu aynı zamanda onların sürekli meçhul kalmasını, karanlık ve güçlü bir imajla sempatizan toplamalarını da sağlar. Terör organizatörleri halkın tümünü saklambaç oynayan aktörlere dönüştürme çabası içerisindedir.
Dolayısıyla İŞİD ve PKK gibi terör örgütü organiztörleri kendilerine bağlı basın kuruluşları aracılığıyla olayın bir tarafını sürekli karanlıkta tutarlar. Mesela İŞİD hakkında yapılan birçok araştırmayı okudum. Çoğu araştırma böyle bir örgütün varlığından bile emin olmadıklarını yazıyorlar. Daha geçen gün İŞİD ile sahada savaşan bir ABD komutanı “İŞİD’in ne olduğunu bilmiyorum” dedi.
Türkiye’de toplumun ve siyasi grupların bir kesimi hükumetin İŞİD’i desteklediği propagandasını yapıyor ve buna inanıyor. Bazı kesimler İŞİD’in ABD ve ortakları tarafından yönetildiğine inanıyor. Daha dün okuduğum bir haberde ise İŞİD’in Rus ve İran istihbaratları tarafından kurulduğunu ve yönetildiğini açıklıyor. Çoğu kimse ise İŞİD’in emperyal işgalin alt yapısını hazırladığını ve bölgede etnik çatışmaları yaygınlaştırmak için bilinç inşa ettiğine inanmaktadır. Benzer yüklemelerin PKK ve DHKP-C gibi terör örgütleri hakkında yapıldığına da tanık olmaktayız. Ama şunu söyleyebilirim; bütün bu yüklemeler bu harflerle somutlaşan terör örgütlerinin arkasındaki asıl organizatörleri saklamaktadır. Gizlemektedir.
Terör organiztörleri sloganların arkasına saklanan tiyatro oyuncularıdır. Bu bakımdan canlı bombanın kimliği hakkında dolaşıma sokulan tartışmaları işin doğası olarak düşünmek gerekir. Çünkü bu kimliğin belirsizleşmesi, birçok kişiyi töhmet altında bırakacaktır. Ve onları terörün aktörü olmasını sağlayacaktır.
-Patlamanın ve Kömür Beldesi’ndeki çatışmanın ardından aynı gece Adıyaman içme sularına zehir katıldığını ifade eden mesajlarla halkı kışkırtmaya çalışan odak yada odaklar kimler olabilir ve neyi hedeflemişlerdir?
Muhtemelen aynı terör organiztörleri olabilir. Veya ortaya çıkan kaostan yararlanmak isteyip başka amaçlarla terörü organize etmek isteyen organiztörler de olabilir.
Ama şunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Kitleler bir felaketle karşılaştıkları zaman, içine düştükleri korku ve kaygıdan dolayı kendiliğinden de felaket tellallığı yapabilirler. Bu bir kitle psikolojisidir. ABD’li beyazlar kuraklık afeti veya ekonomik kriz olduğu zamanlarda sorumlu olarak zencilerin günahlarını gündeme taşımışlardı. Zenci şeytanlardan dolayı Tanrı’ının kendilerini cezalandırdığını iddia etmişlerdi.
Önemli olan halkın sağduyulu davranmasını sağlamaktır. Gerekli tedbirleri almaktır. Bu tür kaygıların dolaşıma girmesini engellemektir. Zaten terör organiztörlerinin temel amacı kaygıyı yaygınlaştırmaktır. Bundan dolayı belirsizliği bir politika olarak devreye koyarlar. Demiştim ya, “bu bir saklambaçtır”.
Adıyaman’ın su kaynağı konusunda dolaşıma konan haberler bu türden haberlerdir. Halk bunlara inandıkça ve bu haberlerle ilgili kaygıları taşıdıkça toplumsal güven zedelenir. Resmi otorite sarsılır. Aynı günlerde Suriye’de öldürülen çok sayıda İŞİD’li ve PKK’lı ölüsünün de Adıyaman’a getirildiği haberleri yayıldı. Bu haberlerin büyük kısmı yalandır. Ve teröristlerin amaçlarına hizmet eder. Halkın paniğe kapılmadan bu tür kaynağı belirsiz dedikoduları konuşanları ve tartışanları sorgulaması gerekir.
-Halkı galeyana getirmek ve insanları isyan ettirmek için çiftçilerin sabırsızlıkla yapılmasını beklediği ve İlimiz için hayati derecede önemli bir sulama projesi olan Koçali Barajı’na karşı başlatılan kampanya kim ya da kimler tarafından başlatılmıştır?
Koçali Barajı veya Adıyaman’da Göksu ve diğer akarsular üzerinde yapılan barajlar ve HES’ler konusunda sizin gibi düşünmüyorum. İnsanların akarsular hakkında hatıraları var. Yüzlerce yıldır o sularla mevcut şartlarda vadilerde tarlalarını suluyorlar. O vadilere bostan ekiyorlar. Oralarda tütün yetiştiriyorlar. O suların şarıltısı onlara ayrı ve özel bir zevk vermektedir. Balık avlıyorlar. Bir baraj bunların hepsini yok eder, başka bir yere taşır. Dolayısıyla insanların su kaynaklarına sahip çıkması ve bu kaynakların doğalarının değiştirilmesine direnmesi doğal bir haktır. Onların bu masum tepkilerini terörle ilişkilendirmek doğru değildir.
Ancak terör organizatörleri halkın belirli kesimlerinin yaşam biçimlerine ve alışkanlıklarına yönelik olumsuz sonuçlar doğurabilecek olan projeleri ve yasal düzenlemeleri her zaman suiistimal edebilirler. Çünkü hazır bir kitlenin beklentisini manüpüle etmek ve yönlendirmek çok kolaydır. Burada her iki yönden de terörü besleyici imajlar üretilebilir. Baraja karşı gelen her kesi terörist olarak etiketlemek başlı başına terör kışkırtıcılığı yapmaktır. Ben mesela Göksu ve yukarıdaki kolları üzerinde yapılan HES’lerin bölgemiz açısından hem arkeolojik olarak hem de ekolojik olarak zararlı olduğunu düşünüyorum. Su kaynaklarının daha verimli ve ekolojik olarak kullanılması gerektiği kanaatindeyim.
Mesela Koçali barajı’ına gösterilen tepkiler sadece ekonomik, çevresel ve kültürel taleplerle sınırlı kalırsa, bu barajın yapılıp yapılmayacağı, bunun bir ihtiyaç olup olmadığı, bilimsel ve demokratik olarak tartışılacaktır. Hukuk mekanizmaları ve karar organları bu faktörleri göz önünde bulundurarak karar vereceklerdir. Ama baraja teröristler karşı çıkıyor dendiği andan itibaren, baraj baraj olmaktan çıkacak ulusal bir bayrağa dönüşecektir. Ve ekonomik faktörler düşünülmeden karar verilmiş olunacaktır. Terör ekonomik icraatlar hakkında verilen kararları bile mantıki olmaktan çıkartır.
Konuyla ilgili değişik bir örnek vereyim. Adıyaman’ın kuzeyindeki Akdağları’nda dağ keçilerinin çoğaltılması ve korunması dağların eski özelliklerine kavuşması açısından faydalı olmuştur. Ama kimi gruplar konuyu etnik kışkırtıcılık bağlamında manüpüle etmeye çalıştı. Bu konuyu etnik kışkırtıcılık bağlamında söylemleştiren ve dağ keçilerinin korunmasına karşı çıkan dostlarımdan birisine dedim ki, “Sizin atalarınız bu dağlarda bu dağ keçileriyle birlikte yaşadı ve bu keçilerle yaşadıkları günleri hasretle anlattılar. Siz neden dağ keçilerinin korunmasına karşı çıkıyorsunuz?”
-Koçali baraj şantiyesinde yakılan araçlar ve aynı bölgede bir askerimizin şehit edilmesiyle devam eden olaylarla meydana getirilmiş olan provokasyonlarla ne hedeflenmiştir?
Terör organizatörleri, yukarıda belirttiğim gibi, herkese ait olan ve nötr görünen bir şeye sahip çıkmakla halk nezdinde kendilerini masum ve halk yandaşı olarak göstermek ister. Terör organizatörleri bu tutumları ve eylemleriyle masum ve gerçekçi talepleri kendi kirli amaçları için bir araç olarak kullanırlar. İŞİD’in Kelime-i Tevhid lafzını sancak olarak kullanmasıyla PKK terörünün şantiye iş makinalarını yakması eylemi aynı araçsal işlevi görmektedir. Toplumun belli kesimine ait olan bir talebin veya inancın arkasına saklanarak eylem yapmak terör organizatörlerinin bilinen eylem biçimlerindendir.
-Haber Türk Gazetesi’yle birlikte birçok basın yayın organın ismi hiç terör olaylarına buluşmamış olan bir Adıyaman hakkında suçlayıcı bir dil kullanmasının altında ne olabilir?
Adıyaman halkını terör eğilimli olarak medyada damgaladığınız zaman, halkı kışkırtmış olursunuz, yalnızlaştırırsınız, kaygılandırırsınız. Bu, sosyo-psikolojik ortama mahkum edilen bir halkı, kolaylıkla terör organizatörlerinin propagandasına açık hale getirirsiniz. Haber Türk gazetesinin ve onun gibi manşet atan gazetelerin gerçek niyetleri nedir? Onu bilemem. Ama yaptıkları haberin terör organiztörlerine hizmet ettiğini ve onların işine yaradığını söyleyebilirim. Çünkü bir halkın tümünü terör eğilimli olarak etiketlemek, toplum arasındaki kaosu arttırır. Şiddeti ve kaygıyı çoğaltır. Haber Türk gazetesinin manşeti, İŞİD’in amaçlarına tersten hizmet etmiştir. Bir şeye karşı olma biçimi, o şeyle ilgili algıları değiştirir.
Türk basını okur olmayan, bir yazar takımının egemenliğindedir. Okumadan, araştırmadan ve belgelendirmeden yazıyorlar. Kışkırtıcılık yapıyorlar. Bunu hızlı haber yetiştirmek adına mı yapıyorlar? Yoksa halk kaykı, korku ve kışkırtıcı, pornografik üsluptan ve manşetlerden hoşlanıyor, biz de neyin pazarını buluyorsak, onu satarız, diye mi yapıyorlar? Veya onlar da karanlık terör organiztörleri tarafından mı yönlendiriliyorlar? Emin değilim.
Ama haberin verilme biçimi, terör organizatörlerine hizmet etmiştir. Terörün tırmandırılmasına yaramıştır.
-Suruç olaylarının ardından ulusal basında Adıyaman isminin sürekli olarak zikredilerek, psikolojik bir algı yaratılmasının amacı ne olabilir?
Yukarıda belirtmiştim, bu haberler, Adıyaman halkını korkulan, ürkütülen bir kitle imajıyla tanıtacaktır. Adıyamanlılar Türkiye’nin her tarafında çalışkan, uyumlu, hoşgörülü ve dürüst dostlar olarak bilinir. Bu haberler Adıyaman’ın bu imajını zedeleyecektir. Adıyamanlıların bu kirli, savurgan, art niyetli ve ayrımcı manşetlere tepki vermesi doğaldır. Ben de Adıyamanlıları Terör eğilimli olarak damgalayan bu manşetleri kınıyorum. Doğru bulmuyorum.
-Adıyaman halkının büyük bir tepkiyle karşıladığı terör olaylarına karşın, İŞİD’in özellikle Adıyaman ilinden gençlerin beynini yıkayarak, örgütlerine mensup etmesinin sebebi nedir?
Bu konuda özel bir araştırma yapılmadı. Bunun için terör örgütlerine katılan veya katılıp da geri çıkan kimselerle, onların yakın arkadaşları ve ailelerle görüşmek gerekir. Elimde bu manada bir veri yoktur. Dünyanın değişik bölgelerinde bu türden yapılan araştırmalar vardır. Onların sosyo-kültürel şartlarıyla Adıyaman’ın şartları birbirine benzemiyor. Mesela Suudi Arabistan İŞİD vb. terör organizasyonlarına en fazla eleman gönderen ülke olduğu halde ekonomik olarak durumları hiç de Adıyaman halkının durumuna benzemeyen bir ülkedir. Benzer bir durumu Libya, Irak ve Suriye için de söyleyebiliriz. Bundan dolayı bu soruya bir cevap veremeyeceğim.
Ancak Adıyaman’ın diğer illere göre daha fazla terörist yetiştirdiği iddiasına da katılmıyorum. Çünkü bu konuda yapılmış bir araştırma yoktur. Her hangi bir istatistik de yayınlanmamıştır. Ulusal gazetelerin Adıyaman’ı bu anlama gelecek şekilde manşete taşımalarını da gerçekçi ve doğru bulmuyorum.
İki tane canlı bomba tesbit edilmiştir. O kadar. Bu iki kişiyi Adıyaman nüfusuyla mukayese ederseniz hiçbir şey ifade etmez. Daha önce de Türkiye’nin değişik bölgelerinden insanlar terör örgütlerine katıldılar. Bir ilden çıkan birkaç teröristten dolayı o ilin tümünü göz önünde bulundurarak bir bilimsel değerlendirme yapmak bilimin doğasına aykırıdır.
Yukarıda belirtmiştim. İyi eğitim almıyoruz. Duygusal tepkileri yüksek olan bir toplumuz. Bu özellikler ise Türk halkının genel özellikleridir. Sadece Adıyamanlıların özellikleri değildir. Sosyal ağlar üzerinde insanlar geçek bir sosyal kontrol olmadan kışkırtılıyor. İnsanların bilinç altları yönetiliyor. Bedenler bu depreştirilen bilinçaltı hayallerin robotu haline getiriliyor.
–Çocuklarını İŞİD terör örgütüne kaptıran ailelerin hataları ne olabilir?
Çocuklarıyla konuşsunlar, onlarla işbirliği yapsınlar. Çocukların, dertlerini kendileriyle paylaşmasına izin versinler. Bir insanın en iyi dostunun annesi ve babası olduğunu söylesinler. Öncelikle aile için fedakârlık yapılması gerektiğini öğretsinler. Kim olduklarından hiçbir zaman emin olmadıkları muhayyel kahramanlara ve örgüt sloganlarına kanmasınlar. Başkalarının kahramanı olacaklarına annelerinin ve babalarının sevgili çocukları olarak kalsınlar.
Adıyaman’da Bugün Gazetesi 27 Temmuz 2015
Terörizmi lanetleyerek bile onlarin. Hedeflerine ulasmasini sagliyoruz. Severek okudum sayin hocam emeginize sağlık