Seçmen Haritalarının İdeolojisi

By | 9 Kasım 2011

Seçim sonuçları haritaları Türkiye’de çok tartışılır. Tartışmaların içerikleri ise, ideolojik kavramlarla doludur. Bir şehirde veya belli bir bölgede, oyların partilere dağılımı, partilerin söylemleriyle, partilere yüklenen ya da partilerin kendilerine yükledikleri kimliklerle tanımlanır. Bu kimlikler de çoğu kere ideolojik karakterli olur. Bir partinin, seçmenlerden düşük veya yüksek oranda oy alması partinin ideolojik söylemiyle açıklanır.

Örneğin Refah partisine oy verenlerin hepsini, gerçekten İslamcılık denilen ideolojiye gönül bağlamış olan kesimler olarak kabul etmek ne kadar doğrudur? Aynı durum liberal ve merkez sağ olarak etiketlenen Adalet partisi, Anavatan partisi ve Ak parti seçmenleri için de geçerlidir. Bu partilere oy veren seçmenlerin gerçekten liberal ve muhafazakâr sağ değerlerini benimsediklerini ve bu değerlere göre oy kullandıklarını söyleyebilir miyiz?

Seçmenlerin kalıplaşmış siyasi kimliklerinin olduğu var sayılmaktadır. Değerlendirmeler bu varsayıma göre dolaşıma girmekte. Seçmenlerin ideolojik kimlikleri varsayımı bu dolaşımdan dolayı sahih bir bilgi hükmüne yükselmekte. Ancak seçmenlerin oy verdikleri partilerle örtüşen bir ideolojilerinin olduğu varsayımı bana göre şüphelidir. Çünkü seçmenler tercihlerini çok sık değiştirmektedirler. Hâlbuki ideolojik kanaatler kolay kolay değişmezler. Uzun sürelidirler, çeşitli değerler,  gruplar ve partilerle ilgili önyargıları beslerler.

Parti seçmenlerine yüklenen ideolojik kavramların bazılarının tanımı yapılabilir. Bazıları ise tamamen tanımsızdır. Mesela merkez sağ ve merkez sol kavramları, içerik bakımından tam olarak tanımlanmış değiller. Merkez sağda ve solda durduğu varsayılan partilere ailevi geleneğe göre oy verenlerin olduğu varsayımı ile tartışmayı sürdürelim. Çünkü burada geleneğe bağlı ve süreklilik arz eden bir seçmen davranışı var. Atası CHP’ye oy verdiğinden dolayı CHP’ye oy verenler bu durumun örneğidir. Gerçekten bir geleneğe bağlı olarak, yani ailesinden tevarüs eden tercihlere göre oy kullanan insanların tümünü, aynı ideolojiyi benimsemiş olan kimseler olarak kabul edebilir miyiz?

Merkez sağ ve merkez sol kavramlaştırmasına bağlı olarak seçmen davranışlarını tipleştirenler, aileden gelme oy kullanma alışkanlıklarını bir ideolojik tipleştirme olarak görüyorlar. Aile alışkanlığına bağlı olarak oy kullananların oranını bilmiyoruz. Ancak bu şekilde davranan seçmenlerin olduğunu da varsaymak durumundayız. Bu varsayımla konuya bakarsak, şu garipliklerle karşılaşabiliriz:

Mesela Doğu’da, Batı’da, sahillerde, şehir merkezlerinde ve varoşlarında, zenginler ve fakirler arasında, dindarlar ve dindar olmayan seçmenler arasında CHP’ne oy verenler vardır. Bu durumda, CHP’ne oy veren seçmenlerin kendilerini merkez sol veya sola ilişkin bir değerle tanımladıklarını varsaymak durumundayız. Ancak kendi çevremden biliyorum, durum hiç de tahmin edildiği gibi değildir. Aristokratlar, İslamcılar ve Burjuvalar arasında sol olarak kabul edilen partilere oy verenler vardır. Hatta bu partinin geleneksel seçmenlerinin omurgasının aristokratlardan, bürokratlardan ve burjuvalardan oluştuğunu söylemek de mümkündür. Bu kesimlerden bürokratlar hariç, diğerleri solla alakalı değerlere karşı olan kesimlerdir.

Aynı durum Ak Parti’ye oy verenler için de geçerlidir. Ak Parti’ye oy verenlerin büyük çoğunluğu toplumun yoksul ve madun kesimleridir. Bu toplumsal kesimler, sol literatüre ve liberal tanımlamaya bakılırsa, sosyal demokrat partilere oy vermeliler. Ancak gerçek durum hiç de beklendiği gibi değildir. Çünkü Ak Parti’nin seçmen profili sadece muhafazakârlar ve dindarlardan da oluşmuyor. Laik kesimler, varlıklı gruplar, eski CHP’liler, demokratlar, liberaller ve kendini milliyetçi olarak tanımlayan birçok gruptan insan Ak Parti’ye oy vermektedir. Ak Parti bu özelliği ile sosyolojik tanımlamalara sığdırılmayacak bir kesime hitap etmektedir. Ve onların desteğini almaktadır. Bir Türkiye partisidir.

Seçmen haritalarını doğru yorumlamak için, bir de tarihi sürece bakmak gerekir. Sadece bir tane veya son iki tane seçimin sonucuna bakarak yorum yapmak yanıltıcı olabilmektedir. Seçmenlerin üç ideolojik değere göre kemikleştiğini varsayanlar, 2007’den bu yana yapılan seçim sonuçlarına bakarak karar vermektedirler.

Bu seçim sonuçlarından bir tanesi mahalli seçim, bir tanesi milletvekilliği seçimi bir tanesi de Anayasa referandumu seçimidir. Yani son dört yılın seçim sonuçları esas alınarak ülkenin insanları, dört ayrı kompartımana göre etiketlenmektedir. Merkez sağdakiler, milliyetçiler ve İslamcılar Ak Parti’nin seçmenleri, Merkez soldakiler, ulusalcılar ve laikler CHP’sinin seçmenleri, Milliyetçiler MHP’nin seçmenleri, etnik milliyetçiler ise BDP’nin seçmenleri olarak tasnif edilmektedirler.

Yukarıdaki kavramsallaştırma kendi içinde bir dizi çelişkiyi barındırmaktadır. Aynı özelliği taşıdığı varsayılan bir grup, aynı anda iki ve üç farklı partiye oy verebiliyorsa, bu tanımlama gerçekçi değildir. Dolayısıyla partilerin duruşuna son zamanlarda yapılan yüklemeler, bana göre içeriksiz tanımlamalardır. Bu yüklemeler ne Ak parti’nin, ne CHP’nin, ne de MHP’nin seçmenlerinin ideolojik kimliklerini doğru tanımlamaktadır.

Seçim haritalarını 2007 öncesine taşımak lazım. 1983 seçimlerinden bu yana haritaların nasıl tersyüz edildiklerini düşünelim. Mesela, ANAP’ın ihtişamlı dönemini ve çöküşünü ele alalım, CHP’nin ve örgütdaşı partilerin yükselişini ve baraj altında kalmalarını hatırlayalım, Adalet Partisi’nin örgütsel uzantısı olan DYP’nin çıkışını ve dağılışını göz önünde bulunduralım, MHP’sinin yükselişini ve baraj altında kalmasını, sonra yeniden barajı aşmasını hatırlayalım, MSP’nin örgütsel devamı olan Refah ve Fazilet Partilerini düşünelim ve son olarak AK Parti’nin üst üste seçimleri sürekli kazanmasını hatırlayalım. O zaman seçmenlerin ideolojik ve kalıplaşmış değerlere göre değil, yolsuzluklara, usulsüzlüklere ve ideolojik saplantılara karşı oy kullandığını görürüz.

Paylaş: