Günahların İktidarları

By | 11 Kasım 2011

Ana Muhalefet Partisi’nin genel başkanı sayın Baykal’ın istifası ile sonuçlanan ve bu partide taşların yerinde oynamasına yol açan hadise, birçok yönden önemli bazı konuları yeniden tartışmaya açtı. Baykal’ın kendisi bu hadiseyi bir komplo olarak değerlendirdi. Bu komplonun siyasi olduğunu, siyasi hesaplar uğruna iffet, hayâ ve ahlak ilkelerinin çiğnendiğini söyledi. Komplo teknikleri ile yürütülen siyasetin, yasal düzeni içinden çıkılmaz hale getirdiğini belirtti. İktidar partisini suçladı ve uzun süredir genel başkanlığını yaptığı CHP’nin başkanlığından istifa etti.

CHP’nin genel başkan yardımcısı Yılmaz Ateş ise, malum kasetle gösterime konan gayrı ahlaki görüntüleri ve CHP’nin kurultayını aynı bağlama oturttu. CHP kurultayının alçakça bir ortamda gerçekleştiğini söyledi. Malum olduğu üzere kurultay kaset görüntülerinin aktörü olan Baykal ve yandaşlarının tasfiyesi ile sonuçlandı. Ateş’in açıklamalarından, Baykal’ın tersine konudan sorumlu olanların hükümet değil, kurultayı Baykal’ı devirme hareketine dönüştüren parti içi örgütlü güçler olduğu anlaşılmaktadır.

Kasetteki görüntüler hakkında siyasi yorumlar fazlasıyla yapıldı. Başbakan sayın Erdoğan ise görüntüleri eşlere ihanet ve saygısızlık olarak değerlendirdi. Kadın hakları savunucuları ise konuya bu bağlamda yaklaştı. Böylece konunun ahlaki ve dini yönü seküler bir değere dönüştü. Konu iki kişi arasında geçen gayrı meşru bir cinsel ilişki olmaktan çıktı. Türk siyasetinin belirleyicisi oldu.

Kayıtlı gayrı meşru cinsel ilişkilerin gösteriminden, CHP’nin genel başkanı olarak çıkan Kılaçdaroğlu’nun çevresinde inşa edilen söyleme ve oluşturulan imaja bakıldığında, bambaşka bir manzara ile karşılaşmaktayız. Sanki kaset komplosu, CHP için yeni bir soluğa dönüşmüş, AK Parti iktidarına karşı onlara taze bir kan vermiş.   Komplonun komplosu dene bilecek iddiaların arkası da kesilmiyor. Öte taraftan bazı yazar ve televizyon konuşmacıları ise, iğrenç görüntülerin iktidar partisini devirmek için gündeme getirildiğini söylemeye başladı.  Kılıçdaroğlu’nun ekibi ile birlikte CHP’nin başına getirilmesi ve Baykal’ın tasfiyesi için düzenlenmiş olan bu kurgu, ilerde mevcut iktidar partisini de tasfiye edecekmiş.

Yukarıda anlatılanların hepsi, iki kişi arasında geçtiği anlaşılan gayrı meşru bir cinsel münasebetin, medyatik gösterime konması ile başlamıştır. Gayrı meşru cinsel münasebetin gösterimi, yukarıda söylenenleri özetlersek, Ana muhalefet partisi genel başkanı ve yönetiminin değişmesi ile sonuçlanmıştır. Beklendiği söylenen değişmeler ise bu yeni yönetimin CHP’yi iktidara taşıyacağı yolundaki umutlardır. Gandi ve Ecevit kasketi benzetmeleri ise tarihi metaforları, sembolleri ve nostaljileri cinsel gösterimle inşa edilen bu yeni iktidar arayışlarını temellendirme çabalarıdır.

Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu, mahrem ve gayrı meşru bir cinsel durumun, gösterimi ve dolaşımının bir ülkenin iktidar ilişkilerini etkilediğini ve belirlediğini ortaya koymaktır. Ulrich Beck,  Siyasallığın İcadı adlı eserinde, imgelerin ve metaforların iktidar sağladığından ve halkı yönetme fırsatları yarattığından bahseder. İktidar ilişkileri, siyasi çatışmalar ve mevki elde etme savaşları, düşman imgeler üzerinden yürütülür. Düşman gerçekten nesnel olarak var değildir. Kurgulanmıştır, muhayyeldir. Ancak medyatik gösterim ve propaganda aracılığı ile bilinçlerde somutlaşma etkisi gösterir. Don Kişot’un muhayyel düşmanlara saldırması kurgusu burada gerçek ve saldırılacak somut bir gruba dönüşmüştür.

Malum görüntüleri, karşılıklı suçlamaları, koltuk değişikliklerini ve yeni iktidar arayışlarını bu bağlamda değerlendirdiğimizde ilginç bir manzara ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkmaktadır.

Olup bitenler, geleneksel dil ile ifade edilecek olursa, ortada işlenen bir cinsel günah vardır. Bu günahı işleyenlerin kim oldukları malum görüntülerle yeterince açıktır. Ancak geleneksel değerlere göre günah olan bir davranış, modern değerlere göre bilindiği gibi her zaman suç değildir. Hatta Türk Ceza Kanununa göre zinanın suç olmadığı da açıktır. Bu durumda laik olduklarını, modern olduklarını ve pozitif yasaların üstünlüğüne inandıklarını her zeminde savunan CHP’nin seçkinleri, genel başkanlarını geleneğe ve dini inançlara göre günah olan bir davranıştan dolayı cezalandırmış oluyorlar. Bu da onların laik ve çağdaş diye bilinen değerleri henüz tam olarak özümsemediklerine işaret etmektedir. Çünkü kanuna göre suç olmayan bir davranıştan dolayı bir insanı cezalandırmak ve linç etmek de suçtur. CHP delegeleri töreye göre genel başkanlarını ve ekibini linç etmişlerdir. Partiden tasfiye etmekle cezalandırmışlardır. Siyasi retoriklere göre kurgulanmış bir töre cinayeti işlemişlerdir.

Öte taraftan geleneğe göre cinsel günahların ifşası, gösterime konması ve açıkça konuşulması da günahtır. Bir mümin cinsel bir günah işlese bile bunu saklamalıdır. İfşa etmemelidir. Başka insanlar da insanların bu tür günahlarını araştırmamalıdır, konuşmamalıdır. Çünkü cinsel kabahatlerin açıklanması, iffetsizliktir, hayâsızlıktır.  Zina kendi başına bir suç olmakla birlikte, zinanın ifşası ve gösterime konması daha büyük bir suçtur. Dolayısı ile genel başkanlarının cinsel bir kabahatini kayıt altına alarak gösterime koyan ve bu gösterimi kendi iktidarları için araçsal bir değere dönüştüren gruplar, iktidarlarını başkalarının günahlarına bağlı olarak inşa etmiş oluyorlar. Baykal olup biteni iffetsizlik ve hayâsızlık olarak tanımlamakla kendisine atfedilen kabahati saklamaya ve örtmeye çalışıyor. Onun bu tutumu İmam-ı Gazzali’nin haya ile ilgili olarak yazdıklarına da uygundur.

Ancak Baykal’ın işlediği günahı gösterime koyarak parti içi dengeleri değiştirenler ve iktidar hazırlığı yaptıklarını söyleyenler, geleneğe göre iffetsizliği ve hayâsızlığı kendileri için bir umuda dönüştürmüş oluyorlar. Yılmaz Ateş, CHP kurultayının alçakça kurgulanmış bir ortamda gerçekleştiğini söylemekle bu duruma işaret etmiş olmaktadır.

Cinsel bir günahın, bir partinin yapısını bu kadar etkilemesi, beraberinde başka sorunları da gündeme getirmektedir. Bilindiği gibi, cinsel günahlar yapıları itibarıyla bireyseldir. Günahı işleyen iki karşı cinsle ilintilidir. Bu durum en azında geleneksel toplumlarda ve adaletin kişisel sorumluluklara bağlı olarak uygulandığı zihniyet dünyasında böyledir. Fakat son zamanlarda medyatik gösterime konan cinsel günahların kamuoyunca, tamamen siyasal ve ideolojik bağlamlarla ele alındıklarını ve konuşulduklarını müşahede etmekteyiz. Bundan dolayı bireysel günahlar, siyasal birer değere dönüşmektedir. Araçsallaşmaktadır. CHP’nin bir cinsel günahın gösteriminden dolayı bu kadar çok değişmesi, yeni sloganlarla kendini ifade etmesi ve Ecevit’in şapkası gibi tarihi metaforları propaganda malzemesi yapması bu etkinin boyutlarını gösteren somut örneklerdir.

Geleneksel değerler, yani cinsel günahlar, bir taraftan çağdışı olarak görülürken, diğer taraftan çağın siyasal ilişkilerini belirleyen aktörlere dönüşmektedir. Cinsel özgürlükleri savunanlar ve cinsel gösterimleri kendileri için kazanç kapısı olarak gören kapitalist medya patronları da ilginçtir, bu kayıtlı görüntüleri dolaşımda tutmaktan hoşlanıyorlar. Bu görüntüleri onlarda kendileri için bir kazanç kapısı olarak görebiliyorlar. Cinsel günah birileri için, medyatik ve siyasi linç olurken, birileri için iktidar kapılarının açılması açısından önemli olmaktadır. Öte taraftan pornografi sektörü için şehvetin yayılması ve azamileştirilmesi işlevi görmektedir.

Cinsel günahların iffet ve hayâ bağlamında ele alınmasının önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü cinsel günahların aleniyet kazanması, onları siyasallaştırmaktadır, meşrulaştırmaktadır, araçsallaştırmaktadır. Birilerine yeni iktidar kapıları açarken, birilerini iktidardan etmektedir.

Paylaş: