Geçtiğimiz hafta 13 Ekim günü, Dünya Müslüman Âlimler Birliği, Katar’ın başkenti Doha’da bir fetva yayınladı. Fetva, Mısır’da darbe yönetimini ve iktidarın darbe ile ele geçirilmesini meşrulaştıran Mısır eski müftüsü Ali Cuma’nın verdiği bir fetvanın yanlışlığını ve İslam hukukundaki değerini açıklamaktadır, sorgulamaktadır.
Hatırlanacağı gibi, Mısır eski müftüsü Ali Cuma, Mısır’da darbeye karşı direnen ve bu amaçla gösteri yapan halkın, darbe yönetimi güvenlik birimleri tarafından vurulmalarının ve öldürülmelerinin İslami bir görev olduğunu, darbe yönetimine tavsiye etmişti. Adı geçen müftü, İhvanı Müslimin hareketi mensuplarını İslam tarihinin ilk isyancıları olarak bilinen Haricilere benzetmişti. Bu benzetmeden yola çıkarak öldürülmelerinin dini manada helal olduğunu açıklamıştı. Elfetih camisine sığınan göstericileri, Dırar mescidini yapan münafıklara benzeterek, caminin Peygamberimiz (a.s.)ın bu mescidi yıktığı gibi içindekilerle birlikte yıkılması gerektiğini de darbe yönetim lideri Abdulfettah Sisi’ye önermişti.
Müslüman Âlimler Birliği aşağıda kısmen tercümesini yaparak sunacağım fetvasında, sabık müftünün bu fetvasına İslam hukukunda gösteri hakkı, göstericilere güvenlik birimlerinin müdahale etme konusunda uygulayabilecekleri şiddetin sınırları konusunda, açıklamalar getirmektedir. Meşru bir yönetimin ve iktidarın tabiatını ve mahiyetini İslam hukukuna göre açıklamaktadır. İhvanı Müslimin hareketinin temel değerleri ve Haricilikle olan ilişkisi ve darbeye direnen gösterici halkın hangi toplumsal kesimlerden oluştuğunu da ilgili fetva tartışmaktadır.
Müslüman Âlimler Birliği yayınladığı fetvada, İslam tarihinin ilk isyancıları olan Haricilerin, günah işleyen Ashabı küfürle suçladıklarını, buna karşılık İhvanı Müslimin hareketi mensuplarının böyle bir inançları olmadığını, İhvan’ın Ashab konusunda Ehli Sünnet inancında olduğunu belirtiyor. Haricilerin meşru bir iktidara isyan ettiklerini, bu isyanlarını saldırı yaparak gerçekleştirdiklerini; buna karşılık İhvanı Müslimin’in iktidarı gayrı meşru bir şekilde ele geçiren yönetime karşı isyan etmediğini, saldırı düzenlemediğini, sadece darbe yönetiminin gayrı meşru olduğunu barışçıl gösterilerle dile getirdiğini açıklamaktadır. Haricilerin yol kestiklerini, terörizme benzer tarzda eşkıyalık yaptıklarını, İhvanı Müslimin’in böyle bir eyleminin olmadığını anlatmaktadır. İhvan’ın şiddet eylemlerine her zaman karşı çıktığını belirtmektedir.
Fetva, demokratik seçimlerle, yürürlükteki yasalara ve teamüllere göre kurulan bir yönetimin meşru olduğunu ve bu şekilde inşa olunan bir iktidarın İslami manada yürütme yetkisini haiz bulunduğunu ortaya koymaktadır. Böyle bir iktidara uymanın ve bu iktidarın görevlendirmelerinin yürütmesinde vazife almanın doğru olduğuna hukuki olduğuna hükmetmektedir. Buna karşılık zor ve şiddet kullanarak iktidarı ele geçirmenin dinen caiz olmadığını, bu tür iktidarların gasıp olduklarını deklere etmektedir. Bu yaklaşımdan yola çıkarak Mısır darbe yönetiminin meşru olmadığına, Mursi’nin hala meşru Mısır başkanı olduğuna karar getirmektedir.
Fetva, iktidarı güç kullanarak, isyan ederek ele geçiren Mısır’daki mevcut yönetimin, bu davranışıyla Hariciler gibi, ilahi ve meşru hükümleri ve yasaları çiğnediğini dile getirmektedir. Ancak gasıp yani cunta şeklinde oluşan bir iktidara karşı saldırı yaparak, şiddet yöntemlerini kullanarak direnmeyi de helal saymamaktadır. İhvan’ın ve Mısır halkının barışçıl gösterilerle mevcut Mısır darbe yönetiminin yasal olmadığını açıklamasını dini manada helal ve olması gereken bir eylem biçimi olarak değerlendirmektedir.
Fetvanın ilginç yönlerinden birisi de polisin ve güvenlik kuvvetlerinin, iktidara ve yönetime karşı yapılan gösteriler konusunda nasıl bir tutum alması gerektiğini, dini bir temele dayandırmasıdır. İkincisi, modern hukuk sistemlerinde, orantılı güç kullanma kavramıyla ifade edilen hukuki değerin yürütmesini, İslam hukukuna göre, bir kurala bağlamasıdır. Üçüncüsü, klasik İslam hukuku kaynaklarına dayanılarak, ayetlerden ve hadislerden örnekler getirilerek, güvenlik kuvvetlerinin saldırganlara ve göstericilere nasıl davranması gerektiğini belirlemeye çalışmasıdır. Bir kişiye veya başkasının evine saldıran bir saldırganın durdurulması için, doğrudan doğruya vurulmasının caiz olmadığından yola çıkılarak konu işlenmektedir. Temel amacın saldırganın tutuklanması ve engellenmesi olması gerektiği söylenmektedir. Polisin saldırgandan daha ağır saldırı yöntemlerini kullanarak, saldırganı durdurmaya çalışmasını İslami manada hukuk dışı saymaktadır.
Gösteri yaparak siyasi iktidarın gayrı meşru olduğunu dile getirenlerin, demokratik bir uzlaşıyla davalarını meşru bir şekilde ifade etmiş olduklarını söylemektedir. Gösterilerin ve protestoların isyan olarak değerlendirilmesinin caiz olmadığı, bu fetvada hükme bağlanmaktadır. Mısır darbe yönetiminin ve eski Müftü’nün göstericileri isyancı olarak damgalamasını bir çarpıtma ve hakikati ortadan kaldırma olarak görmektedir.
Fetva, sadece İhvan’ın duruşu ile ilgili tartışmalara değinmiyor. Aynı zamanda Mısır’da Müslüman, Hıristiyan, Laik, Liberal ve benzeri kesimlere mensup bütün toplumsal zümrelerin ortak amaçlar doğrultusunda uzlaşarak birlikte gösteri yapmış olmalarını da doğru ve hukuki bir eylem olarak mütalaa etmektedir. Buradan yola çıkılarak kamusal haklar ve icraatlar konusunda, Müslümanların sadece kendi adlarına hareket etme yerine, müşterek haklar adına bütün sosyal kesimlerle işbirliği içine girmelerini de dinen caiz görmektedir. Hatta bu tür sosyal eylemleri ve protestoları, barışçıl olmaları, şiddet içermemeleri ve saldırıya dönüşmemeleri şartıyla teşvik etmektedir.
Devlet kuvvetlerinin göstericileri engellemesini caiz görmüyor. Göstericilerin kurşunlanmasını, vurulmasını ve dövülmesini cinayet olarak değerlendiriyor. Bundan dolayı Mısır darbe yönetiminin cinayet işlediğini ve bu cinayetlerden dolayı da ayrıca gayrı meşru olduğunu karara bağlıyor. Sonuç olarak bu fetvaya göre; mevcut Mısır darbe yönetimi, iktidara gelme biçimi bakımından gayrı meşrudur. Meşru iktidarın başkanını ve üyelerini hapsetmekle suç işlemiştir. Darbe yönetiminin gayrı meşru olduğunu ve gitmesi gerektiğini anlatmak için sokakları ve meydanları dolduran göstericiler haklıdır. Göstericilerin demokratik protestoları sürdürmesi caizdir. İktidarın göstericileri durdurma niyeti ile öldürmesi haramdır. Gasıp darbe yönetimi katliam yapmakla suç işlemiştir, yargılanmalıdır. Mısır’ın eski müftüsü resmi cinayetleri İslam hukukuna göre temellendirmeye çalışmakla, Allah’a ve Resulüne yalan atfetmiştir. Mukaddes metinleri ve uygulamaları karartmıştır, saptırmıştır. Müftü’nün bu saçma fetvasına karşı suskun duran Ezher uleması da görevini ihmal etmiştir. Âlim olma sıfatıyla bağdaşmayan bir tutum içine girmiştir.