Almanya’da Türkleri yakarak taciz etme eylemleri Solingen yangını ile ortaya çıkmıştı. Solingen katliamından sonra, azalan yada göze batmayan ırkçı şiddet hareketleri son zamanlarda yeniden arttı. Ludwigshafen kentinde 9 Türkün ölümüyle sonuçlanan yangından sonra Türklerin evlerini kundaklama eylemleri hala durmuş değildir. Son günlerde Türkleri yakarak cezalandırma girişimleri devam etmektedir. Konunun vahameti insan onurunu, haysiyetini doğrudan tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Her gün kundaklama hadiselerine bir yenisi eklenmektedir.
Almanya’da ırkçı eylemler olarak tanımlanan ve Türklere yönelik olarak gerçekleşen şiddet hareketleri, Türklerde Almanlara karşı ırkçı duyguları ortaya çıkartmakta mıdır?. Dazlakların Türkleri yakarak kitlesel ırkçı şiddeti alevlendirmeye çalışması Almanya Türkleri arasında nasıl karşılanmaktadır. Bu eylemlerden sonrada beklenen sosyal tepkilerin tersine Türkler, Almanlara karşı ırkçı bir tutum içine girmediler. Türklerin lmanlara karşı ırkçılık yapmadıkları ve Almanlara karşı ayırımcı davranmadıkları, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bu makalede öncelikle Almanya Türklerinin Almanlara karşı ayırımcı, önyargılı ve ırkçı tutumlara sahip olmadığını ortaya koymaya çalışacağım. İkinci olarak kendilerine karşı ırkçı duygular taşımayan bir halka, Alman ırkçıları neden hala saldırıyorlar. Bu ırkçı tutum öğrenilmiş yönlendirilmiş bir hareket olabilir mi? Konusu üzerinde durmaya çalışacağım.
Geçen haftalarda Stern dergisi için 1002 Alman ve 502 Türk’e uygulanan anketin sonuçları gazetelerde yayınlandı. İlginçtir Almanların %52 ‘si Almanlarla Türkler arasında sorun vardır derken, sadece Türklerin %22’si sorun vardır, demektedir. Almanların %96’sı Türklerin ise %87’si Türkler Almanca öğrenmelidir, kanaatindedirler. Bu sonuçlar Türklerde Almanlara karşı bir önyargı olmadığını, buna rağmen Almanlarda Türklere karşı bir önyargı olduğunu göstermektedir. Türklerde Almanca öğrenme isteğinin yüksek olması, onların entegre olmak istediklerinin açık bir göstergesidir. Almanya Türklerinin ikinci ve üçüncü kuşağı hakkında 1998 yılında yaptığımız bir araştırmada* Türklerin Almanlara karşı önyargılı olmadıklarını biz de bulmuştuk.
Araştırmamızda ikinci ve üçüncü kuşak Türklere, Almanları ve Türkleri aynı değişkenlere bağlı kalarak, nasıl gördüklerini sormuştuk. Araştırmanın konuyla ilgili olan kısmı kısaca şunu açıklığa kavuşturmaya çalıştı: Türk gençlerine Türkleri mi Almanları mı daha dürüst, adil, çalışkan, zeki, eşitlikçi vb. gördüklerini sorduk. Verilen cevapların değerini sayısal puanlara dönüştürerek karşılaştırdık. Sonuçlar şu şekilde gerçekleşti:
DEĞİŞKEN ALMAN TÜRK
Bağımsız 74.21 45.27
Kurallı 70.74 41.25
Sosyal uyum 66.44 48.44
Başarılı 63.90 55.12
Bilgili 61.26 54.48
Sağlıklı 59.51 50.87
Mantıklı 50.50 57.32
Düzenli 54.07 54.44
Akıllı 48.40 62.77
Mutluluk 49.71 61.18
Kibar 43.59 55.23
Yaratıcı 43.31 43.89
Eşitlikçi 48.52 53.18
Dürüst 39.79 68.85
Sosyal adalet 55.74 53.30
Bu tabloyu okuyacak olursak, Türkler bağımsız davranma konusunda Almanlara yüz üzerinden 74.21 puan vermişler, Türklere ise 45.27 puan vermişler. Kurallara uygun davranma konusunda Almanlara 70.74, Türklere ise 48.25 puan vermişlerdir. Sosyal uyum konusunda Almanlara 66.44 puan, kendilerine ise 48.44 puan vermişlerdir.
Diğer değişkenler de tabloda görülmektedir. Tabloya göre bir genelleme yaparsak şunu göreceğiz:Almanya’da yaşayan bir Türk’e göre, Almanlar Türklerden şu bakımlardan daha iyidir: Almanlar Türklerden daha bağımsızdır, kurallara bağlıdır, uyumludur, başarılıdır, bilgilidir, çalışkandır, sağlıkıdır.. Buna karşılık Almanya’da yaşayan Türklere göre Türkler Almanlardan daha mantıklıdır, mutludur, akıllıdır, ürüsttür. Bunun dışındaki özellikler bakımından ise iki grup biri birine benzer denmektedir. Sonuçların doğruluğu yanlışlığı veya bir gerçeği ifade edip etmediği ayrı bir tartışma konusudur. Ancak bu sonuçlar, Almanya Türklerinin Almanlar hakkında önyargılı olmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Çünkü etnik ayrımcılık ve ırkçılık hakkında yapılan bütün araştırmalarda ırkçıların, ayırımcıların ve önyargılı tarafların karşı tarafı dehümanize ettiği saptanmıştır. Ancak görüldüğü gibi, Türkler kendilerini yakan ve kendilerine karşı önyargılı oldukları bilinen bazı ırkçı Almanlara rağmen, Almanlara karşı önyargılı değiller. Bir çok konuda onları kendilerinden daha üstün görmektedirler. Önyargılı bir şekilde onları tanımlamıyorlar. Onlar hakkında değerlendirme yaparken fanatik bir bilinçle hareket etmiyorlar.
Irkçılık ve ayrımcılık uygulayanlar, şiddete maruz bıraktıkları halka karşı önyargılar beslerler. Bu önyargılarda karşı taraf; akılsız, mantıksız, kirli, tembel, işe yaramaz, değersiz, sağlıksız, kurnaz, başarısız, düzensiz, kaba, cahil ve çıkarcı gibi sıfatlarla algılanır. Irkçılar ayırımcı davrandıkları halkı kendileri gibi bir insan olarak görmezler. Bu, ecnebiyi/ötekileştirileni insan olarak değersiz, ilgi nezaket ve saygı görmeye değmez birer varlık olarak görme biçimidir. Bu tür görme biçimlerine Dehümanizasyon(karşı tarafı insan olarak görmemek, onu vahşi bir varlık olarak değerlendirme) dendiği bilinmektedir.
Karşı tarafı insan dışı bir varlık olarak görme ve değerlendirme.biçimleri İngiltere de Asyalı göçmenlere, Amerika da zencilere, Almanya’da daha önce Yahudilere uygulanan ayırımcılıklarda rastlanan bir durumdur. Bazı ırkçı Almanların, Türkleri yakması ırkçı Almanlarda Türklere yönelik bir dehümanizasyonun mevcut olduğuna işaret etmektedir. Ancak buna rağmen Almanya Türklerinde, Almanlara karşı ırkçılığa ve ayrımcılığa dair bir bilinç yoktur. Türklerde, kendilerini yakanlara karşı ırkçı bir bilincin olması beklenirken, bu bilincin olmadığı yukarıda belirtildiği gibi iki ayrı araştırmada ortaya konmuştur.
Bilindiği gibi bütün araştırmalarda ırkçı saldırılara maruz kalan halkın da saldırganlara karşı ırkçılık yaptığına dair sonuçlar vardır. Ayırımcılara karşı ayırımcı davranmak tabii bir refleks olarak görülür. Dünyada ırkçı şiddetin ve katliamın uygulandığı, yaşandığı bütün bölgelerde ırkçılığa maruz bırakılan halkın tepki gösterdiği ve ırk ayırımı uygulayan grupların ırkına karşı, ayırımcı davrandıkları gözlenmiştir. Bu, ırkçılık hareketlerinin yaşandığı bölgelerde karşılaşılan bir durumdur.
Mesela Amerika’da beyazlar zencilere ve kızıl derililere karşı ırkçı uygulamalar gerçekleştirdi. Buna karşılık Zenciler ve Kızılderililer de beyazlara karşı ırkçı davranışlar ve refleksler geliştirdiler. Almanlar 1930-1940 yıllarında Yahudilere karşı ırkçı politikaları uygulamaya koydular. Yahudiler de Almanlara karşı ırkçı tutumlar geliştirdiler. Almanlara karşı Yahudiler bu tutumlarını hala sürdürmektedir.
Karşılıklı tepkiler ve ırkçı çatışmalar, ırk ayırımcılığına dayalı şiddetin taraflarca meşru görülmesi sonucunu doğurur. Gözünü intikam ve hırs bürümüş olan kitleler, ırkçı kinle karşı tarafa uyguladıkları şiddeti meşrulaştırma eğilimine girerler. Karşı tarafa saldırmayı kendileri açısından haklı bulurlar. Bu duygular zamanla, çatışmayı, şiddeti ve karşı tarafı hakir görmeyi bir kural haline getirir.
Türkler Almanlara karşı önyargılı bir tutum içinde olmadıklarına göre, Türklere yönelik Alman ırkçılığı bundan sonra ne ile beslenecektir. Çünkü ırkçılığı karşı tarafın refleksi besler. Görüldüğü gibi, Türklerde böyle bir refleks yoktur. Irkçı duygunun kaynağı konusunda çok farklı teoriler vardır. Bu teorilerden birisi, engellenme teorisidir. Engellenme teorisine göre ekonomik, siyasi, kültürel çıkarlarının, tehlikeyle karşı karşıya kaldığına inandırılan insanlar(gerçekten böyle bir tehlike olsun yada olmasın fark etmez) önlerine konan günah keçisine saldırırlar. Mesela Amerika’da uzun yıllar boyunca pamuk üretimi randımanlı olmayan bölgelerde beyazlar, suçlu olarak siyahları görmüşler ve onlara ırkçı şiddet uygulamışlar. Ancak zenciler de her zaman refleks göstermişlerdir. Konuyla ilgili çalışmalarda ırkçı ve şiddet duygularının doğal olmadığı ve öğrenildiği bilinmektedir.
Almanların Türklere karşı ırkçı duygular içinde olmalarını gerektirecek doğal sebepler o kadar fazla değildir. Tam aksine yaklaşık bir yüzyıldır Almanlarla Türkler biri birleriyle savaşmamışlar, birlikte ittifak yaparak başka milletlerle savaşmışlardır. F.A.Zeitung gazetesinin 24. Eylül . 2007 tarihli sayısında W.Günter Lerch yazdığı bir makalede buna değinmektedir. Türklere karşı Almanlarda tarihten kaynaklanan bir önyargı yoktur. Birlik vardır, ittifak vardır, dayanışma vardır. Demektedir. Aynı duygular Türklerde de mevcuttur. Bir diğer önemli nokta ise 1960’lı yıllardan bu yana Türkler Almanya da çalışıyorlar, yaşıyorlar.
Daha önce böyle bir ayırımcılılıkla muhatap olmadılar. O zaman şunu rahatlıkla iddia edebiliriz: Türkleri yakmaya çalışan Alman dazlaklar ve ırkçılar, belli mahfillerce bu amaçla eğitiliyorlar. Türk karşıtı duygularla birileri tarafından besleniyorlar. Belki de Almanya’nın ekonomik ve sosyal bir çok sorununu saklamak için Türkler bu gruplarca günah keçisi olarak sürekli afişe edilmektedir. Ancak Türklerin Almanlara karşı takındığı bu hoşgörü kültürü, öyle tahmin ediyorum ki, ırkçılığı körükleyen çevrelerin gerçek amaçlarını boşa çıkaracaktır. İki halkın tarihten gelen birlikteliği, karşılıklı hoşgörüsü, kışkırtıcı dazlak eylemlerine rağmen devam edecektir. Barış içinde Almanya’da birlikte yaşayacaklardır.
*Prof.Dr.H.M. Taşdelen, Doç.Dr.E. Sözen, Doç. Dr.H. Duran,
Yard. Doç. Dr. A.Eskicumalı, Avrupa’da yeni Kuşak Türk Gençliği( Kimlik ve Uyum
Sorunları) Sakarya Üniv. Yay. 2000